Hami’nin Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde haset fesat bir adam yaşarmış. Onu bunu eleştirir, laf taşır, kulp takar sonra olan biteni keyifle izlermiş. Önceleri oldukça derinden gidiyormuş, bakmış ki, foyası ortaya çıkacak daha derinlere inmiş. Ahali hasede bak demişler, tertemiz oldu. İyilik meleği kesildi. Az bir zaman daha geçmiş. Adamın geçmişte yaptıkları adeta silinmiş. Olayın şahitleri kuvvetli bir yağmur yağdı ne var ne yok, sildi süpürdü gitti demişler. Adam kendine yeni bir rol üstlenmiş. Kendine şehrin hamisi dedirtmeye başlamış. Açmış konağının kapısını ardına dek. Bu kapıdan demiş, kimse eli boş dönmez. Ben fakirin yoksulun, kimsesizin, hamisiyim. Adamları Beyim demişler, hami bekar olmaz. Hanımıyla birlikte geleni gideni karşılar. Çok geç kalmadan çöz şu evlilik meselesini. Hami çalmış Beyin kapısını. Beyim demiş, bendeniz acizane sizin yapmış olduğunuz işin az da olsa bir benzerini ifa etmeye çalışmaktayım.

Bana kolumun dengi bir hanım gerekir diye düşünüyorum. Münasip görürseniz, kız kardeşinize talibim. Bey, hami demiş, aklın başında mı? Bu kapıdan sağ dönemeyeceğini de düşündün değil mi? Bey, dur bakalım demiş, çağırmış kız kardeşini. Kıymetli bacım demiş, bu sonradan olma, uyduruk hami seni benden istedi. Kellesini al de alayım, zindana at de atayım, sür de sürgüne göndereyim. Kadın, Bey ağabeyim demiş hami halk tarafından seviliyor. Ben aleyhinde beni rahatsız eden bir şey duymadım. Sizde uygun görürseniz, hami ile evlenmek isterim. Bey bana bir gün müsaade demiş. Beyin has adamı, Beyim demiş evet deyin, kız kardeşiniz sırf size muhalefet için kaçar bile hamiye. Hami nasıl Bey olduğunuzu, eski Beyi nasıl ortadan kaldırdığımızı biliyor. Şehir eteğinde ne kadar taş var ona döküyor. Bilmediği hikâye bilmediği tevatür yok. Yalan gerçek hikayelere girmiyorum bile.

Hami ve Beyin kız kardeşi on gün kadar sonra evlenmişler. Hami sen demiş benim aklımın yarısısın. Bilgilerimizi birleştirdiğimizde bu şehrin hâkimi olacağız. Yeter ki, bana güven, desteğini benden çekme. Karısı sen de demiş benim hayallerime giden yolun ışığısın. Ancak önce şehir düşmeli. O beni aşağılayan yengemi, Beyin çok bilmiş kızını, şımarık oğlunu hizaya getireceğiz, sen de Beyle uğraş. Beyin karısı, Beyim demiş hami çok sinsidir. Biliyorsun akrabam olur. İçten pazarlıklı halleri çoktur. Ne zaman ne hamle yapacağı belli olmaz. Kız kardeşin beni günahı kadar sevmez. Onlardan gelecek saldırılara karşı hazırlıklı mısın?

Birkaç gün sonra fakir fukara Bey konağının kapısına yığılmış. Kapı açıldığında, gelenler duyduk ki demişler Bey un isteyene un veriyormuş. Bey çıkmış kapıya, her birine birer çuval un verin demiş. bu işi de kendine mal eden Haminin ünü arttıkça artmış. Bey kapısına giden azalmış. Hami, ben hayır kapısıyım, yoksul babasıyım derdi olan bana gelsin. Bey bir şey verse eli titrer. Karısının verdiklerinde gözü kalır. Kızı daha tek bir yoksula bir şey vermedi. Şımarık oğlu, av ve eğlence peşinde, fakir fukara onu gördüğünde yolunu değiştirir. Yetmedi mi bu Beyden çektiğimiz. Hami, Beyi neredeyse sokağa çıkamaz hale getirmeye azmetmiş. Ünü arttıkça, yakın şehirlerden de onu görmeye tanımaya insanlar gelmeye başlamışlar. Bu hamilik meselesi bir süre sonra memleket meselesi haline gelmiş. Sultan konuyu derinlemesine araştırmaya başlamış. Sonunda hami ile ilgili önemli bilgilere ulaşmış. Bu arada Hami, memleket bizi konuşacak hatunum diyormuş.

O Sultan olacak, bir bakmışsın gel Vezir ol diyecek demiş. Neden olmasın. Vezir olan benden daha mı akıllı? Sultan tebdili kıyafet eylemiş, gelmiş şehre. Bir gece yarısı çalmış Haminin kapısını. Yolda kaldık demiş. Kervanımızı haramiler bastı. Neyimiz var neyimiz yok kaybettik, geldik hamiye sığımdık. Hami, nerden gelirsin tüccar demiş. Sultan, payitahttan gelirim bu şehirde birkaç gün misafir olup gideceğim. Kalacak yer isteriz. Hami, bu kapı demiş Bey kapısı değil, Hami kapısı. Hemen ilgilensinler. Bir yandan da içine bir kurt düşmüş. Sultan demiş beni mi araştırıyor acaba? Sonra varsın araştırsın demiş, onun aklı o işlere ermez. Kimse Hami kadar zeki olamaz. Sultan ve adamları bir handa kalmışlar. Bu yabancılar Beyin dikkatini çekmiş. Koşarak hana gelmiş. Bir de bakmış ki Sultan. Bey kapanmış yerlere, kurtar beni Sultanım demiş. Hami dantel örer gibi ördü, beni ahaliden kopardı. Propaganda gücü çok yüksek. Sizi bir anda yerle bir ediyor. Keşke ilk başlarda kellesini alaydım. Alamayınca beni konağıma hapsetti.

Sultan ertesi gün Hamiyi görmeye gitmiş. Hami demiş, tehlikeli sularda dolaşırsın. Sultana birisi haber uçursa korkmaz mısın? Haminin canı sıkılmış. Tüccar demiş, anlamadığın işlere fazla burnunu sokma. Hatta senin misafirliğin şu an itibarıyla bitti. Şehirde muhafızlar dahil hepsi benim adamım. Bir saate kadar bu şehirden ayrıldın ayrıldın, değilse senin ölünü de bulamazlar. Sultan demek o denli güçlüsün Hami demiş. Sen gerçek anlamda bir Hami değilsin. Hedefine ulaşmak için bu şehirdeki herkesi gözünü kırpmadan edepsizce, ahlaksızca kullandın. Hami, hoş geldin Sultan demiş. Şu an sende benim tutsağımsın. Sultan, cesaretine de diyecek yok demiş. Bu şehri bir anda başına geçirecek biriyle aşık atmaya kalkıyorsun. Sen çok vicdansız bir adamsın.

Öz oğlunu dağın başında ölüme terk eden sen değil misin? Sultan maiyetinin içinden bir delikanlı çağırmış. Bu delikanlı demiş senin ölüme terk ettiğin yiğit. Sultanın adamları Hamiyi yakalamışlar Sultanın önüne atmışlar. Sultan, şu Beyi de çağırın demiş. Her iki tarafın çoluğu çocuğu ve avenesi çıkıp gelmişler. Sultan, ahali demiş, Hami dediğiniz bu adam alçağın, yalancının ve sahtekarın biridir. Onun geçmişini bilenleri konuşturmadınız. Üç kuruş menfaatler için haminin bütün yaptıklarına göz yumdunuz. O da kendini Beyden büyük, Sultandan küçük bir yere konumlandırdı. Hepinizi kandırdı. Ancak, gözleriniz bana inanmadığınızı söylüyor. Ahaliden biri, Sultanım Hamiye kıyma demiş. Biz onun çok iyiliklerini gördük. Sultan Haminin çevirdiği dolapları, entrikaları başlamış saymaya. Ahali yeminle inanmayız demişler. Bu şehre, onu Bey yap, bak bakalım şehir nasıl yönetiliyor. Sultan, ahali demiş, bu kadar mı gözünüz kapandı. Tamam demiş Hami size Bey oldu. Eski bey ve ailesini de almış yanına dönmüş payitahta. Hami, işte demiş zafer bu.

Sultan, Bey demiş, kızını, Haminin oğluna vereceksin. Bu çocukla ilgili düşüncelerim var. Bey kızıyla Haminin oğlunun evlenmesi şehre ulaşmış. Hami, o evlat benim evladım değil demiş karısına , benim evlatlarım senden olan çocuklarım. Ahaliden hakkımı koruyanları, beni Sultana karşı savunanları zengin edeceğim demiş. Onları hatırı sayılır zenginler haline getirmiş. Şehir, hami demişler, hak yemez, hak geçirmez. Hami, Sultan diyormuş hakkımda yeterli delil toplayamadı. Hoş toplasa da, ahali kabul etmezdi. Sultanın hamlesini savuşturduğu hikayesini etrafa yayan Hami, civar şehirler arasında, daha da tanınır, bilinir ve sevilir olmuş. Hamilik Allah vergisi diyormuş, biz acizane bu işi yüklendik. Ahali bizi el üstünde tuttu. Ezdirmedi. Hamiliğimde tescillendi. Hami, komşu diyarlarında ilgisini çekmeye başlamış. Yakın diyarın Sultanı, ben seni tanıyorum demiş,

Sultanın senin kıymetini bilemedi. Gel benim Vezirim ol. Lakin gelirken yanında şehirde beraber gelsin. Hami o iş kolay demiş. Bu arada Vezirliği de almış. Şehre geldiğinde ahaliyi toplamış, ben demiş sizlerin desteğiyle komşu diyara Vezir oldum. On güne kadar şehri Vezir olduğum diyarın topraklarına katacağım. Ahali, Hami demişler. Biz memleketimize bağlı insanlarız. Değil Vezir istersen Sultan ol. Şehrimizi yakın diyara vermeyiz. Bu şehir senin babanın mülkü de değil. Hami, şu konuşanları toplayın atın zindana demiş. Kimse benim yükselmemin önünde duramaz. Ahali, Hami demişler, biz seni Sultanın elinden aldık, bizim şehrimizi bize rağmen bir başka yere veremezsin. Hami, ne var bunda demiş, Vezir olduğum bir yerde, daha zengin olacaksınız. Ahali, toprak bu Hami demişler, hami ben size sorarım diyerek atlamış atına çıkmış şehirden dışarı. Komşu diyara giden yol sapağında, Bir yiğit, dur Hami demiş. Senin hiç dur durağın yol mudur? Komşu diyardan asker getirip şehri zorla mı vereceksin? Hami evet demiş, gerekirse zorla. Ben Vezir olmak için ömrümü verdim. Savaşçı verdin amma demiş, ömrün şu an bitmek üzere. Hami hışımla saldırmış savaşçıya.

Anlatırlar ki; Hamiyi durduran kendi öz oğlu imiş. Hami yakalanıp şehrin meydanına getirilmiş. Ahali, yazıklar olsun bize demişler. Biz bu kadar nasıl inandık, nasıl aldandık, nasıl aldatıldık. Haminin oğlu Bey olmuş o şehre. Demiş ki, hami olmak hoş şey, güzel şey, Allah rızasını kazanmaya vesile. Ancak, Hamilik bu değil, böyle değil. Yalancı hami diye, sahtekâr Hami diye memleketin dört tarafında Hamiyi gezdirmişler. Anlatanlar tövbe etti, bir daha o şehre adımını dahi atmadı diyorlarmış. Haminin hikayesi kim hami olmaya soyunsa anlatılmış durmuş.

Şehir şehire, Hami Hamiye, Haminin karısı haminin karısına, Bey beye, Bey ailesi Bey ailesine, Sultan Sultana, Han hana, aldatılan aldatılana, yalancı yalancıya, meydan meydana, konak konağa, sahtekâr sahtekâra, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Erol Sunat

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir